25 Ekim 2010 Pazartesi

Kyuhyun

İşte bu o. Kyuhyun diyordum ya, peşinden koştuğum hayaller diyordum ya, o bu işte.



3:43'teki "Evet, biliyorum, mükemmelim," bakışına dikkat. Evet, biliyorum, mükemmelsin.

21 Ekim 2010 Perşembe

Konayuki

Bugün uzun süre sonra ilk defa Konayuki dinledim. Nakarat başladığı anda One Litre Of Tears'ı izlerken hissettiğim bütün duygular hücum etti beynime.

Ben kendi hayatımın amacını bulmuştum bu dizi ve bu şarkı sayesinde. İnsan ne kadar çabuk unutabiliyor aldığı kararları.

Önemsiz şeylerle yine üzüyordum canımı durduk yere. Bana önem vermeyen biri için üzülüyordum. Uğruna tek bir damla bile göz yaşı dökmeye değmeyen insanlar için göz yaşı döktüm. Hunharca harcadım sahip olduğum günleri. Dikkatim dağıldı, amacımı unuttum.

Şimdi şarkı aklıma geldi ve indirdim. Ve artık her şey yeniden çok net. Amacımı biliyorum, aradığım şeyi biliyorum. Hiç bulur muyum bilmiyorum ama aramayı bırakmayacağım... Her Konayuki dinlediğimde ve hatta 3 Gatsu 9 Ka da dinlediğimde hatırlayacağım amacımı.

19 Ekim 2010 Salı

Kimi ni Shika Kikoenai

Az önce bu dört bölümden oluşan mangayı okudum ve bayıldım! Hikâyesi izlediğim bir filme inanılmaz derecede benziyor. Filmin adını vermeyeceğim çünkü izlemiş olanlar için de manganın sonunu söylemiş olmayayım. Zaten çok büyük farklılıklar da var. Manga zaten bir romandan uyarlama. Ve roman da izlediğim filmden beş yıl önce çıkmış. Tesadüf olabilir benzemeleri. Önemli de değil. (Şu anda dramasının da olduğunu fark ettim. Yazımı bitirdikten hemen sonra koşup izleyeceğim evet.)



Hikâyenin ana karakteri, Ryo isimli liseli bir kız. Ryo hariç okuldaki herkesin bir cep telefonu var. Ryo da çok istemesine rağmen arayacak tek bir kişisi bile olmadığı için almıyor. İnsanlarla iletişim kurmakta çok zorlanıyor ve bu yüzden de hiç arkadaşı yok.
Ryo kafasında bir cep telefonu yaratmaya karar veriyor. Hayali cep telefonuna özellikler ekleyip mutlu oluyor. Derken bir gün ilginç bir şekilde telefonu çalıyor ve Ryo hayali telefonunu açtığında karşı tarafta bir oğlanın sesini duyuyor. Ve Ryo ile Nozaki'nin sıradışı hikâyesi böyle başlıyor.

Okumak isterseniz:
http://www.mangafox.com/manga/kimi_ni_shika_kikoenai/

17 Ekim 2010 Pazar

Shoujo Oku(ya)mamak

Artık shoujo okuyamıyorum. Çok sıkıntılıyım bu konuda. Neden diye sorarsanız önceden liseli bir genç kızdım ve okuyabiliyordum. Ama şimdi liseden mezun oldum ama shoujo manga karakterleri hâlâ liseli!
Ne aşklar var ne aşklar. Ben lisede doğru dürüst birinden bile hoşlanamadım, kızlar hayatlarının aşkını buluyor!
Benim gibi her okuduğundan etkilenen, hâlâ beyaz atlı prensini bekleyen bir kız için üzücü bir durum. İstediğiniz gibi alay edebilirsiniz. Gerçek hayatın öyle olmadığını, sadece kendimi üzeceğimi söyleyebilirsiniz ama inanıyorum ben işte!
Seneler önce söz verdim kendime. Büyümeyeceğim, dedim. Bir şekilde tabii ki büyüyorum ama bu hayallere inanan yanım hiç geçmeyecek.
Neyse, neticede ben liseden mezun oldum ve binlerce shoujo karakteri lisede hatta bazıları orta okulda buluyor hayatının aşkını.
Bir gidin ya... Cidden...
Hele Sakura! Ah Sakura! Seni bile izleyemez oldum. 10 yaşında tanıştı Shaoran ile, 12 yaşında sevgili olmuşlardı.
Sakura ve Shaoran... Hep sizin yüzünüzden bunlar. Çocukluğumu, gençliğimi çürüttünüz.
Yine de ikinizi sevmeden duramıyorum.
He, bir de yeni chapter beklediğim tüm shoujo mangaların çevirisi durdu. Lanetlendim sanırım. Oneshot okuyup duruyorum. Üç günde deli divane aşık olan liseli öğrencilerin hikâyesi. Tabii 40 sayfaya sığdırırsan olacak budur.
Ay çok doluyum. Gidip Rubicon izleyeyim ben. Mangalardan ve animelerden biraz (çok az canım, yoksa gece Bleach izleyeceğim yani) uzaklaşayım.
Yine de bir bakayım Gakuen Alice'in yeni chapterı gelmiş mi...

10 Ekim 2010 Pazar

Değişken

Blog temalarımdan çok çabuk sıkıldığımı fark ettim. Yeni bir şey değil bu gerçi ama bahsetmedim sanırım daha önce. Ancak üşengeçliğim dengeliyor bu değişkenliğimi ve uzun süre kalıyor temam.
Ama çok ilginç bir durum benimkisi. Daha iki hafta önce "İşte bu! Bu beni tam anlatıyor!" diye sarıldığım tema, şimdi "Hayır, olmamış bu. Benim gibi değil..." dememe neden olabiliyor.
Bunun nedenini beni iyi tanıyan insanlar çok kolay tahmin etmiştir. Değişken karakterimin bir sonucu bu.
Evet, korkutucu derecede değişken bir insanım. Bazen haftalar, günler, saatler değil saniyeler sürüyor iki ruh halim arasındaki zaman dilimi. Hiçbir zaman şikayetçi olmadım bu durumumdan gerçi. Değişken olmayı seviyorum. Hep tek bir ruh haline saplı kalmak yorucu ve sıkıcı bence. Evet "Hayatım mahvoldu! Artık ölsem yeridir!" şeklinde dramatik haykırışlarımın tam ardından "Ben bu dünyadaki en şanslı insanım!" diye sevinç çığlıkları atmam insanların neye uğradığını şaşırmasına neden oluyor ama bir noktadan sonra alışıyorlar. Ya da alışmış taklidi yapıyorlar. Ki bence ikincisi. Sadece ne kadar dumur olsalar da tepki veremeyecek kadar eğitiyorlar kendilerini sanırım.
Bu özelliğimden en çok çeken şüphesiz ki annemdir. Odama ağlayarak girip, gülerek çıkıp, kızarak dönüp, ağlayarak çıkıp, gülerek dönmem çok da nadir rastlanan bir durum değil günlük yaşantımızda.
Başkası olsa kesinlikle delirirdi. Çelik sinirli annemi sevgiyle kucaklıyorum. Ya da benim yüzümden çelik sinirli oldu. Yine de mükemmelsin annecik. Ama hâlâ hamster veya köpek veya hiç olmadı kedi almama izin vermiyorsun, unutmuş değilim.
He, bu arada nihayet ben de bir HDTV sahibiyim. Yaşasın yüksek çözünürlüklü Final Fantasy XIII!

7 Ekim 2010 Perşembe

Urahara

Çok seviyorum kendisini. :D Şapkasını istiyorum. Bir ara bakayım ona...

Uyanmak

Havalar yağmurlu olmaya başladığından beri daha mutlu uyanıyorum her güne. Havanın griliğini görmek inanılmaz enerji depolamamı sağlıyor. Herkes "Ahh, hava yüzünden ağırlık bastı," diye söylenirken ben çocuklar gibi şen bir şekilde geziniyorum ortalıkta. Sokağa çıkıp dans edesim var. Hiç güneş açmasa, hep yağmur yağsa. Hep uzun kollu giyinsek. Fonumda böyle slow türünü tam kestiremesem de çok sevdiğim o şarkılardan çalsa. Şimdiki gibi. Tüm yaz boyunca sıcaktan kuruyup buharlaşan hayal gücüm, duygularım, mutluluklarım, üzüntülerim, her şeyim geri döndü. Yeniden insan gibi hissediyorum kendimi. Ders çalışmak bile güzel! Gecenin bitmesi üzücü değil artık!
Hayat çok güzel! Samsun bile güzel!