tag:blogger.com,1999:blog-78191951712341963282024-03-13T03:41:29.064+03:00OkyanusYunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.comBlogger375125tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-12719810997375535712014-10-27T22:21:00.004+02:002014-10-27T22:21:20.529+02:0027.10.2014Ben yeniden nefes almaya başladım. Hem de bir süredir.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-6544486485394001472013-06-07T05:12:00.001+03:002013-06-07T05:12:11.116+03:00İçimi dökmeye ihtiyacım vardı. Dökecek bir yer bulamadım. Sonra blogumun varlığını hatırladım.<br />
Çok bunaldım. Çok yoruldum. Ders çalışacak enerjisi olan tek bir hücre bile yok içimde. Bir şeyler için çabalamak isteyen tek bir hücre de.<br />
Tek isteğim bir an önce tatil olsun, evime döneyim. Ama ilk defa bütünleme korkusu sardı beni. Biletimi bile aldım. Kalmak istemiyorum. Defolup gitmek istiyorum. Yeter artık. Yetmedi mi artık?Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-85979995891768528632013-05-17T02:03:00.001+03:002013-05-17T02:03:27.985+03:00Öylesine...<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/eyQ_6o4GwM8?rel=0" width="420"></iframe>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-55410786663009937122013-04-14T13:43:00.001+03:002013-04-14T13:43:14.212+03:00Günaydın herkese!Evet, şu anda öğleden sonra olabilir ama yine de günaydın! Güzel bir pazar günü bugün. Güzel geçtiğinden emin olacağım.<br />
Uzun zamandır oturma odamdaki morlardan şikayetçiyim. Mor rengini pek sevmem açıkçası. Hele de oda tamamen mor olunca resmen içim kararıyor. Bu sene moralimin normalden bile daha kötü olmasını mor eşyalarıma bağlıyorum.<br />
Bugün gidip koltuklarıma örtüler alacağım. Bir de çiçekli yastık kılıfları. Hatta belki çiçek bile alırım. Evi renklendirme zamanı geldi de geçiyor bile!<br />
Bahar da geldi hem. Geleli çok oldu da benim ruhum bunu yeni yeni hissetmeye başladı. Erik bile çıktı! Hava güzel! (Samsun'da insanların montla gezdiğini tahmin ediyorum ama İzmir'de güzel yani!)<br />
Yenilikler yapmak için ideal zaman bence. Gidin bir bitki alın mesela. Ya da güzel bir tablo. Ben puzzle alıp onu yapmayı planlıyorum param olduğunda. Şimdilik çok savurmak istemiyorum. Haftaya kitap fuarı var çünkü.<br />
Geçen sene ilk defa gitmiştim bir kitap fuarına. Dünyada cennete en yakın yer diyebilirim. Cüzdanınızın hafiflediğine sevineceğiniz tek yer gibi bir şey. Geçen sene kitap fuarından sonra aç gezmiştim ama değmişti doğrusu.<br />
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=uMYVst5bcU4">Gitmeden de size tatlı mı tatlı bir şarkı.</a><br />
Kendinize iyi bakın!Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-69781380292514672722013-04-10T21:21:00.000+03:002013-04-10T21:21:02.597+03:00Aradığınız cyborg şu anda onarım aşamasındadır. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.Bir süredir insan olarak değil cyborg olarak nitelendiriyorum kendimi. Hissizleşmemden kaynaklanan bir durum. Hiçbir arzum ve hedefim olmadan savrulup duruyorum. Aslında bir süredir de tamamen yapay zekam da kapandı. Tamamen her şeyi bıraktım.<br />
Yıkadığım çamaşırlar dört gün boyunca yatak odamın ortasında yerde yığın halinde durdular.<br />
Mutfakta düzenli aralıklarla bulaşık yıkamayı başarsam da temiz bulaşıklar hiç yerlerine kaldırılmadı. Öylece duruyorlar orda. Üst üste bir sürü tabak, tencere, neden kullandığımı bile hatırlayamadığım borcam... Bir aydır raflara kaldırılmayı bekliyorlar.<br />
Birkaç hafta önce arkadaşlarım kalmaya gelmişlerdi. Çekyatları açmıştım. Açıklar hala. Üstlerine yığılmış kitaplar var. Okunmayı bekleyen. Aylardır okunmayı bekleyen.<br />
Elimi kaldırmaya halim yok uzun süredir. Hiçbir şeye yok. Dışardan hep enerjik görünmem de yardımcı olmuyor. Her şeyi bıraktığımı kimse fark etmiyor. Aman etmesinler zaten.<br />
Mutsuzluğumun nedeni biraz da kendimim, farkındayım. Bir şeyler çabalasam, açıp iki sayfa kitap okusam mesela, daha iyi olmaya başlayacağım biliyorum. Hepsi elimde. Beynim bunu çok iyi biliyor ama bedenim buna uymuyor. Kişilik bölünmesi gibi. Bir her şeyi düzeltmenin yolunu bilen bir kişi var içimde, bir de ona kulak asmayan ve hareket etmeyi reddeden biri. Hep vardı onlar bende ama artık son raddeye ulaştı. Her şeyin geçip gitmesine izin veriyorum. Kalkıp iki kelime bile yazmaya üşeniyorum.<br />
İşte bu da başlangıç oldu aslında. Zorlayacağım kendimi. Başarabilirim. Bu uyuşmuş halimden kurtulabilirim. Hayatın iplerini yeniden elime alabilirim.<br />
Çamaşırları astım demin mesela. Çekyatları da kapatacağım az sonra. Oturup ders çalışacağım. Hafta sonu kalkıp deniz kenarına gideceğim. Ya da o kadar çabuk değil. Bilmiyorum. Yavaş yavaş...<br />
Kaybettiğim enerjimi kazanacağım. Cyborgu fişe takmanın zamanı geldi. Eğer hareket etmeye başlarsam ve uslu bir cyborg olursam, belki bir gün insan bile olabilirim.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-81479894698897065402013-04-08T23:10:00.002+03:002013-04-08T23:10:40.552+03:00Hoş görünen ama son derece kullanışsız bir temaya geçtim. Ne kadar süre dayanır bilmem ama bloga ayrı bir hava verdi. Yazarım sanki. Bakacağız artık.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-13177795368723412272013-04-08T22:55:00.003+03:002013-04-08T22:55:47.616+03:00Blog yazmak istiyorum. Ama açıkçası buradan oldukça sıkıldım. Eh o kadar sene az değil... Ama yeni bloga geçemiyorum. Denedim çünkü. Olmuyor.<div>
Hayat çok zor seçimlerle dolu doğrusu.</div>
Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-58090243227143970212013-02-03T22:21:00.003+02:002013-02-03T22:21:45.576+02:00Ben artık yazmayan bir insanım. Bunu reddetmeyi çok istedim. "Aman canım," dedim. "Bir süreç bu. Elbet geçecek ve yeniden yazmaya başlayacaksın Öykü." Geçmedi. İçimden bir ses asla da geçmeyeceğini söylüyor.<br />
Bundan birkaç yıl önce içimdeki bir şeyler öldü. Artık yazmak bile kaçacak güvenli bir yermiş gibi gelmiyor bana. Artık koca dünyada saklanacak tek bir köşem yok. Dehşet içindeyim. Son birkaç yıldır dehşet içindeyim.<br />
Kendimi güvende hissettiğim tek yerden iki yıldır bin kilometre ötede yaşıyorum ve orada da artık yerim kalmadı sanki. Yapayalnız ve saklanacak bir yeri olmadan kalakaldım dünyada. Hiçbir yerde güvende hissetmiyorum ve artık yaşamak istemiyorum.<br />
Hayır ölmek de istemiyorum. Ölmek istemek ve yaşamak istememek arasında çok fark var. Yaşamak istemeyi istiyorum ama nasıl olacak bilmiyorum.<br />
Aman öyle işte.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-90028884781808989142012-11-29T14:06:00.003+02:002012-11-29T14:06:33.086+02:00Kendimi o kadar değersiz ve gözden çıkarılabilir hissediyorum ki...Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-71832394914647578492012-08-20T00:32:00.000+03:002012-08-20T00:32:07.115+03:00Umudunu kaybetme!"Umudunu kaybetme!"<br />
Ne zaman hayat zorlaşsa, hayallerimiz ulaşılmaz gözükse, tam vazgeçmeye karar vermişken bu cümleyle bize destek olmaya çalışır insanlar. Ne de pozitif bir cümledir kendisi!<br />
Oysa benim hayatımın en büyük hatası hiçbir zaman umudumu kaybetmemek oldu. Bunu şimdi şimdi fark ediyorum. Çok kez pes ettiğimi, bir şeylerden vazgeçtiğimi söyledim. Ama aslında her seferinde içimde ufacık da olsa bir umut oldu. "Umudunu kaybetme!" dedim kendi kendime. "Belli mi olur? Tamamen pes etmemelisin!"<br />
Oysa bir insanın umduğu şey mesela bir anda sırtından kanatlarının çıkması ve kendi kendine uçabilmesiyse o kişi pekala da umudunu kaybetmeli. Böylelikle onun yerine pilot olma umudu edinebilir kendine. Eğer umudunu kaybetmezse elinde olan tek şey o umut olur.<br />
Ne yazık ki umudunu kaybetmeyen bir insanım. Kaybedemeyen bir insanım. Ne olursa olsun bırakamıyorum bir şeylere inanmayı, bir şeyleri beklemeyi.<br />
Oysa umudumu kaybetsem ne güzel olur. Kendime yeni umutlar edinsem. Çok zengin olmayı umut etsem mesela. Ya da beş dil öğrenmeyi. Hayatıma başka bir amaç, umut edecek başka şeyler bulsam. O zaman hayal kırıklığı yaşamam.<br />
Belli ki bir nedenden "umut" da Pandora'nın Kutusu'ndaydı...<br />
Yine de o kanat bekleyen kişinin umudu kadar imkansız olan umutlarımı bırakamıyorum. Olmuyor işte.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-89270240040819260442012-08-13T20:27:00.000+03:002012-08-13T20:28:39.536+03:00OkyanusSelam! Blogda her zamanki gibi bir değişikliğe gitmiş bulunmaktayım. Daha aydınlık, daha eğlenceli olsun istiyorum. Bunu birçok kere denedim gerçi ve çoğunda da pek uzun soluklu olmadılar. Melankoliden psikopatça bir zevk alıyor olabilirim. Ne yapalım, ben de böyleyim. Ama aslında hep öyle bir insan değilim. Bloga girenler bakıp da hep acı çektiğimi düşünecekler. Hatta aksine, günlük hayatta çok eğlenceliyimdir. Cidden. Herhalde durumum kişilik bölünmesinden bir nebze daha hafif bir şey. Kurt adam gibi dolunayda başka biri oluyorum, haha.<br />
<br />
Neyse. Bugünlerde pek bir enerjiğim, pek bir hayat doluyum. İki gün önce hayattan nefret ediyor değildim. Hayır. İnkar ediyorum. Annemin benim bu duygusal dalgalanmalarımla hala nasıl akıl sağlığını koruyabildiği de benim için büyük bir soru işareti.<br />
<br />
İşte böyle çiçekli böcekli bir tema ve daha neşeli bir isim seçtikten sonra, okyanusun düşüncesi bile huzur veriyor insana, neşeli bir yazı da ekleyeyim de tam olsun dedim. Biraz da gevezelik etmeye ihtiyacım var sanırım. Konuşarak edilen gevezelik bana yetmiyor gibi. On iki yaşından beri internet üzerinde pek çok arkadaşımla muhabbet ettiğim için sanki iki farklı gevezelik ihtiyacım var. Biri günlük hayatta, diğeri de internet üzerinden. Ama MSN öldüğünden beri bu ihtiyacımı sadece bir iki kişiyle karşılayabiliyorum ve onlar da son günlerde ortalıkta yoklar. Twitter'da insanları yeterince rahatsız ettiğim için soluğu burada aldım. Zaten blogumun amacı ne ki?<br />
<br />
Hayat güzel gidiyor. Geçen hafta spora başladım. İlk günler canım çıksa da şu anda daha iyiyim diyebilirim. Ama hala koşmakta zorluk çekiyorum. Doctor gelse ve bana "Kaç!" dese canımı kurtaramam ve Doctor'un yoldaşı olma şansımı da acı bir şekilde kaybederim. Sporda vücudumun şekle girmesi, hareket etmek, sağlıklı yaşam vb. amaçlarım olduğu doğru ama gerçekten şu koşamama sorunumu yenmeyi çok istiyorum. Ağır sigara içici bir ailenin ferdi olmanın da etkisi vardır tabii.<br />
Bu blog eskiden olduğu kadar anonim değil bir de. Facebook pek çok şeyi öldürüyor sanki. Gerçi hiçbir zaman çok da anonim değildi. Hatta ilk başta sadece arkadaşlarım uğrardı. Ama yine de eskisi kadar rahat konuşamıyorum gibi.<br />
<br />
"Kitap Hırsızı" diye bir kitap okudum. Çok güzeldi ve beni çok etkiledi. Birkaç yerinde gerçekten midem bulandı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bunlar gerçekten oldu çünkü. Yahudiler bunları gerçekten yaşadı. Ve bu benim midemi bulandırdı. Etkisinden çıkmak için bir sürü shoujo manga ve bir korku oyunu mideye indirmek zorunda kaldım. En azından işe yaradılar!<br />
<br />
Korku oyununun adı "Ib" bu arada. Eski Japon RPGlerine benzer grafikleri ve birkaç saatlik oynanışı var. Ama Tifa ile gerçekten çok eğlendiğimiz, zaman zaman da bilgisayarı fırlatmamıza ramak kalacak şekilde bizi yerimizden sıçratan bir oyun oldu. Alternatif sonlar için beş kere kadar daha oynadık bir de.<br />
<br />
Bu akşam annemle "3 Idiots" izleyeceğiz. Bu filmi izlemek için fırsat kolluyordum ama nedense artık tek başına pek film izleyemiyorum. Birileriyle izlemeyi o kadar çok seviyorum ki sonunda tek başına film izleme yeteneğim kayboldu galiba. İzmir'de kendime bir film arkadaşı bulmalıyım. Samsun'da çok ama İzmir'de hiç yok.<br />
<br />
İzmir'de çok iyi arkadaşlar edindim bu arada. Blogu takip ediyorsanız biliyorsunuzdur okula başlamadan önce nasıl korktuğumu! Korktuğum başıma gelmedi neyse ki. Yine de ufak bir durum var ortada. Tüm arkadaşlarım İzmirli. Yani hepsinin öncelikli başka arkadaşları falan var. O nedenle zaman zaman bir yerlere beraber gidecek biri bulma sorunu yaşıyorum. Gerçi artık daha yakınız ve son zamanlarda o sorunu yaşamadım hiç. Yine de film arkadaşı lazım bana. Artık evim de var hem. Mısır patlatırız. Ben bir yoklayayım en iyisi arkadaşlarımı.<br />
<br />
Hala konuşmaya doymadım ama bugünlük bu kadar yeter. Yarın yine yazarım belki de! Belki de her gün günlük tutmalıyım. Bir de Japonca çalışmalıyım! Çalış Öykü! Çalış!<br />
<br />
Hadi görüşürüz!<br />
<br />
<b>Not: </b>Bu arada terk edilmiş bir ejderha yumurtasını sahiplendim! Üzerine tıklayıp onu beslerseniz beni çok mutlu edersiniz. Ne? Evet hala oynuyorum böyle şeyleri. Ejderhaları kurtarmalıyız bence.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-72786367249740473642012-07-30T03:13:00.002+03:002012-07-30T03:13:25.417+03:00<i>Sabah</i><br />
Ö: Açım.<br />
D: Ne yiyeceğiz?<br />
Ö: Nutella?<br />
<br />
<br />
<i>Öğlen</i><br />
D: Açım.<br />
Ö: Nutella?<br />
<br />
<i>Akşam</i><br />
...<br />
Ö: Nutella?<br />
<br />
<br />
<i>Gece 3</i><br />
D: Aç mısın?<br />
Ö: Evet.<br />
*Damla Nutella getirir.*<br />
<br />
Bitti Nutella.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-15129846565265443302012-07-30T02:08:00.002+03:002012-07-30T02:08:24.134+03:00Kaybettiğim nefesimi senin sakladığını düşündüm bir süre. Hemen orada, muzip gülüşünün ardında gizlemiştin sanki. Ama hayır. Sen de değildin nefesimi alıp kaçıran kişi. Belki de kendisi kaçıp gitmiştir bir yerlere. Hep birilerinde aramaktansa, biraz da başka şeylerde mi aramak lazım ki acaba?<br />
<div>
Ve ben yine düştüm yollara. Seni ve sakladığın şeyi geride bırakarak. Ne olduğunun önemi yok artık o sakladığın şeyin. Nefesim değil çünkü. Sana bırakıyorum, her neyse, o sahip olduğunu. Sonsuza dek mutlu olsan keşke.</div>
<div>
Yolculuğum devam ediyor. Bir gün yeniden nefes alacağım.</div>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-74901036966943633372012-07-23T06:04:00.000+03:002012-07-23T06:45:49.477+03:00"Zaten her şeye sahipsin, o şiir benim olmalıydı..."<br />
Diyemedim. En yakın arkadaşımı kendimden çok seviyorum çünkü. Benim olması gereken şiirden bile çok.
Ama o şiir sadece benim olmalıydı. Olmadı. Ne yapalım.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-45093996912578535422012-06-28T04:05:00.000+03:002012-06-28T04:07:32.835+03:00Dünyanın sonundaki deniz...Panic... Hiçbir beklentim olmadan tanıştığım bir grup. Bir şarkılarının coverına denk gelip şarkının orijinalini merak etmiştim. Ama şarkıyı ayrı olarak bulamadığım için albümü indirmiş, albümü indirmişken de MP3 çalarıma atmıştım. İlk başta sadece o şarkıyı dinledim. Sonra diğer şarkılar arada çıktıkça farkında olmadan onları da dinledim. Hani bazen şarkıları karışığa alırsınız ve otobüs camından uzaklara dalarsınız. Şarkılar peş peşe çalar, ne çaldığına çok dikkat etmezsiniz... İşte öyle öyle içime sinmeye başladı diğer şarkıları. Bir gün Lee Juck'ın sesi bir anda hayal dünyamdan çekip çıkardı beni. Sesi içimde bir şeyler uyandırmıştı. Bir anda olmuştu her şey. "Ne kadar güzel..." dediğimi hatırlıyorum. Belki de hiçbir orijinal yanı yoktur, belki de o kadar çok içime işlemiştir ki artık güzel kavramımı ona göre şekillendirmişimdir. Bilmiyorum. O günden sonra özellikle dinledim tüm şarkılarını. Her birine teker teker aşık oldum. Eski bir grup oldukları ve artık popüler olmadıkları için şarkılarının çevirisini bulmak çok zor bir işti. Ama her şeyi daha da güzelleştirmişti. Her yeni çeviri keşfinde hala kalbim küt küt atıyor. Hala keşfedecek çok çeviri ve anlamlandırılmayı bekleyen pek çok şarkı var.<br />
<div>
Neyse, çok uzattım. Zaten duygularımı da güzel anlatamadım. Kısacası Panic benim hayatımın en önemli öğelerinden birisi oldu ve o ilk dinlediğim şarkıları da, Dalpaengi/Salyangoz, bu dünyadaki en sevdiğim şarkıya dönüştü. Çok çok değerli benim için. YouTube'da geçirdiğim saatler boyunca bir sürü coverını buldum. Ben de bu coverlar arasından dikkatimi çekenleri paylaşmak istedim. Hem kendim için de hepsini bir arada bulabileceğim bir yer olsun istedim. Öyle işte.<br />
<br /><br />
<b>Kyuhyun:</b> Kyuhyun'un bu coverı benim Dalpaengi ile tanışmamı sağladı. Benim için çok önemli bir yeri var. Bu yüzden de ilk olarak ona yer veriyorum. Ayrıca bu videoda sözlerin olması da iyi bir başlangıç oldu.<br />
<br /><br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="300" src="http://www.youtube.com/embed/lw8IY2zBIIA" style="background-color: white;" width="400"></iframe><br />
<br />
<br />
<b>Achtung: </b>Bu çok çok yeni keşfettiğim bir cover. İyi ki de keşfetmişim diyorum. Şarkıya çok farklı bir hava katmış. Hem Dalpaengi dinleyip, hem de yeni ve güzel bir şarkı dinliyorum gibi hissettiriyor. Çok hoş, çok.<br />
<br /><br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="225" src="http://www.youtube.com/embed/qYbERFtpeJs" style="background-color: white;" width="400"></iframe><br />
<br />
<br />
<b>leeSA:</b> leeSA, sesini çok beğendiğim bir müzisyen. Onu da Dalpaengi sayesinde keşfettim. Bunu dinledikten sonra onu içten içe kıskanmadım da değil. Hiçbir zaman sesim güzel olmadı, hiçbir zaman da buna çok fazla üzülmedim. Ama çok sevdiğim şarkıları söyleyebilmeyi dilerdim...<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="225" src="http://www.youtube.com/embed/6u5tdvLIQ_8" width="400"></iframe>
<br />
<br />
<b>Two Months:</b> Two Months'ın üyesi Kim Ye Rim ile çok sevdiğim bir dizi olan Shut Up: Flower Boy Band sayesinde tanıştım. Sevdiğim her Koreli'nin herhangi bir Panic şarkısı coverı var mı diye hep kontrol ederim. Kim Ye Rim beni mutlu etti.<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="225" src="http://www.youtube.com/embed/wg9g_403Xik" width="400"></iframe><br />
<br />
<b>W&Whale:</b> Whale de son zamanlarda keşfettiğim müzisyenlerden biri. Her ne kadar müzik tarzı tam olarak benim zevkime hitap etmese de dinlemekten inanılmaz zevk aldığım şarkıları var. Bu nedenle grubuyla bu şarkıyı coverladıklarını görünce çok sevindim. Ayrıca şarkının sonlarına doğru kendi tarzlarına çevirmeleri de çok hoşuma gitti.<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="225" src="http://www.youtube.com/embed/0HYyEB7mwr0" width="400"></iframe><br />
<br />
Ve tabii ki <b>Panic</b>...<br />
Bu kadar coverın ardından orijinalini paylaşmamak olmaz. Pek diyecek bir şey yok. Mükemmel işte. (Aslında klibini paylaşmak istemiştim ancak ses kalitesi çok kötüydü. Öyle.)<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="300" src="http://www.youtube.com/embed/zraW-fU00zI" width="400"></iframe><br />
<br />
Son olarak da şarkının en sevdiğim canlı performansını paylaşmak istiyorum. Lee Juck'ı 1995 haliyle de ölesiye sevsem de şimdiki performansının çok daha etkileyici ve duygusal olduğunu inkar edemeyeceğim. Keşke, keşke bu performansın yüksek kaliteli bir hali olsaydı elimde. Çok şükür ki ses kalitesi son derece iyi. Bu güzel performansla kapanışı yapalım. Ve eğer bu noktaya kadar geldiyseniz benim için büyük önemi olan bu şarkıya ayırdığınız zaman için teşekkür ederim. ^^<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="225" src="http://www.youtube.com/embed/PdbYi0w7IYU" width="400"></iframe></div>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-29864451535042716842012-06-18T22:18:00.001+03:002012-06-18T22:18:44.986+03:00somewhere i have never travelled,gladly beyond<br />
<pre style="font-family: verdana, arial, 'lucida sans', helvetica, geneva, sans-serif; font-size: x-small;"><i>somewhere i have never travelled,gladly beyond
any experience,your eyes have their silence:
in your most frail gesture are things which enclose me,
or which i cannot touch because they are too near
your slightest look easily will unclose me
though i have closed myself as fingers,
you open always petal by petal myself as Spring opens
(touching skilfully,mysteriously)her first rose
or if your wish be to close me, i and
my life will shut very beautifully ,suddenly,
as when the heart of this flower imagines
the snow carefully everywhere descending;
nothing which we are to perceive in this world equals
the power of your intense fragility:whose texture
compels me with the color of its countries,
rendering death and forever with each breathing
(i do not know what it is about you that closes
and opens;only something in me understands
the voice of your eyes is deeper than all roses)
nobody,not even the rain,has such small hands</i></pre>
<pre style="font-family: verdana, arial, 'lucida sans', helvetica, geneva, sans-serif; font-size: x-small;"><i>
</i></pre>
<pre style="font-family: verdana, arial, 'lucida sans', helvetica, geneva, sans-serif; font-size: x-small;">e. e. cummings</pre>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-11627150833805298432012-06-13T17:46:00.000+03:002012-06-13T17:46:02.265+03:00Beyond: Two Souls<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB9wkCguDVq5kBxU46qXl8mnbs0O7iVh2S-RK-J5xUjFd9N5Ple8eOOo9oW8Ntpz4E_VcUXDglwE-y-40e41Su_Nhyphenhyphenm2ZY707ADRcNmrViqgozM2HoNYMCRcuZmVTa2Y8y1sZG678PZKmS/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB9wkCguDVq5kBxU46qXl8mnbs0O7iVh2S-RK-J5xUjFd9N5Ple8eOOo9oW8Ntpz4E_VcUXDglwE-y-40e41Su_Nhyphenhyphenm2ZY707ADRcNmrViqgozM2HoNYMCRcuZmVTa2Y8y1sZG678PZKmS/s320/1.jpg" width="239" /></a></div>
<br />
Artık o günler (umarım) geride kaldığı için bahsetmekte sakınca görmüyorum. Hayal gücü her zaman sınırları zorlayan bir kız olarak hayatımın büyük bir çoğunluğunda bir hayaletle beraber yaşadığımı düşündüm. Hayalet, koruyucu melek veya geçmiş bir hayattan bir anı... Bilmiyorum. Hiçbir zaman tam olarak adını koyamadım. Büyüdükçe geleceğe dair bir işaretmiş gibi kabul ettim. Bir gün tanışacağım biriydi belki de o. Ama sonunda hayatıma devam edebilmek adına büyük ölçüde onu hayatımdan çıkarabildim. Arada sırada hayat beni çok yorup köşeye sıkıştırdığı zaman yeniden ortaya çıkması tehlikesi doğuyor ama sanırım iyi idare ediyorum.<br />
Tabii benimki zihnimin ürettiği bir savunma mekanizmasından başka bir şey değil. En azından öyle sanıyorum. Hala onun hakkında açıklayamadığım bazı şeyler var ama küçüklüğüm her geçen gün daha da bulanıklaşırken, asla objektif olarak açıklığa kavuşturamayacağım şeyleri kurcalamak yerine kesip atmayı tercih ettim. Bu kararı vereli birkaç yıl oluyor.<br />
Beyond: Two Souls'u gördüğümde yaşadığım duygular tarif edilemezdi doğal olarak. Kendini bildi bileli bir varlıkla beraber yaşayan Jodie Holmes'un hikayesini anlatıyor Beyond: Two Souls. Jodie ona Aiden/Iden (daha yazılışı kesin değil) diyor. Oyunun ayrıntıları çok net değil. Ama oyunda hükümet Jodie'nin peşinde ve biz de Jodie ile Aiden'ı kontrol ederek onlardan kaçmaya çalışıyoruz. Oyunda Jodie'nin bu duruma nasıl geldiğini 15 yıllık süreci oynayarak öğrenecekmişiz. Aynı zamanda Aiden'ı da kontrol edebiliyor olmamız çok hoşuma gitti. İnsanların bedenlerini ele geçirebiliyor, her zaman olmasa da fiziksel objelerle temas kurabiliyor ve mesela Jodie'nin içinde uyuduğu trenin camından dışarı uçup dışarda neler olup bittiğini kontrol edebiliyoruz.<br />
Beyond: Two Souls, Heavy Rain'in yapımcıları tarafından yapıldığı için hem çok heyecanlandığım hem de çok korktuğum bir oyun. Heavy Rain kesinlikle eşsiz bir deneyimdi ama açıkçası hikayesi beni etkilemenin yanına bile yaklaşmadı. (Bunda fazla Agatha Christie okumamın ve katili oyunun yarısında anlamamın etkisi olabilir. Hm.) Gerçi Beyond: Two Souls'un hikayesiyle fazlasıyla kişisel bir ilişkimiz var. Umarım Heavy Rain'deki hatalara düşmeyip gerçekten mükemmel bir hikaye anlatırlar. Bir de Jodie'yi Ellen Page'in oynadığı gerçeği var. Bu da inanılmaz heyecanlanmama neden oluyor. 2013'e kadar nasıl bekleyeceğim ben?!<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="253" src="http://www.youtube.com/embed/mOWN7d0125o" width="450"></iframe>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-78060234990443853992012-06-10T19:34:00.001+03:002012-06-10T19:34:49.257+03:00Bu yaz çok şey yapmaya karar verdim. Daha doğrusu izlemeyi planladığım çok dizi/film/anime/drama, okumayı planladığım çok kitap ve oynamayı planladığım çok oyun var.<div>
Avatar bittiğine göre şimdi neyi aradan çıkarsam? Sanırım NANA izleyeceğim. Hem başlamıştım zaten. O bitsin bakalım.</div>
<div>
Evet, hâlâ kurguya boğulmayı dışarı çıkıp hayatı yaşamaya tercih ediyorum. Böyle daha huzurluyum. Hem aslında dışarı da çıkıyorum, insanlarla kaynaşıyorum falan. Ama odama kapanmışken daha güvende hissediyorum kendimi.</div>
<div>
NANA izleyip, Final Fantasy IV: The After Years oynayalım. Dissidia Final Fantasy de oynamak istiyordum ama PSP'nin analogu sizlere ömür. Her türlü geri gidiyor karakterler... Neyse. NANA.</div>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-5101585730904807912012-05-30T20:29:00.000+03:002012-05-30T20:29:47.871+03:00Kısa bir süre olsa da yeniden deniz kenarında yaşıyor olmak mükemmel bir duygu. Kumlara oturup, dalgaları dinlerken yazıp çiziyorum. Hem de etrafıma oturmuş, beni koruyan on kadar köpekle... Arada başımı defterimden kaldırıp onlarla oynamak, denizi izlemek ve deniz kabuğu toplamak dünyadaki en iyi terapi.<br />
Şu sıralar gerçekten ihtiyacım olan türden. İçimdeki boşluğu deniz kokusu ile doldurabilirim sanırım.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-7776663855369380562012-04-27T17:39:00.000+03:002012-04-27T17:40:30.395+03:00Bir nefes...Kulaklığınız cebinizdeyken karmakarışık olur ya hani. Çözmeye çalışırsınız, daha çok dolaşır. Zaten nasıl o hale gelmiştir ki? Manyak mıdır nedir... İşte beynim öyle benim şu anda. Karman çorman. Düşüncelerim düzene sokmaya çalıştıkça düğüm oluyor.<br />
Çarpık bir şekilde gerçekleşip önüme sunulan bir dilek. Savaşmak istemediğim ve içinde olmadığım ama yine de var olan bir savaş. Kabuslarımı özlettiren, uyandığıma lanet ettiren ama sonra lanet ettiğim için kendimden utanmama neden olan bir rüya. Bir hayalin gerçekleşmesiyle ölümünün el ele yürüyüşü. Umut etmek. Suçlu hissetmek. Umut etmeyi bırakmak. Ne yapacağını bilememek. Eksik hissetmek. Çok eksik hissetmek. Araya serpiştirilmiş mutluluk. Huzur. Kötü de olsa bir sonuca sahip olmanın verdiği huzur. Ama o kadar da kötü değil. Göreceli zaten. Aslında aynı anda hem iyi hem kötü. Ve ikisi de benim için. İyi ve kötü aslında zıt değilmiş. Ya da öyleymiş ve beynim ondan düğümlenmiş. Paradoks olmuşum belki de.<br />
Zihnim hiç bu kadar karmaşık olmamıştı. Hiç böyle bir durumda bulunmamıştım. Silkelenmek ve kendime gelmek istiyorum. Oysa ben her şeyi ahşap bir kutuya koyup rafa kaldırmıştım. Kutu çatlakmış herhalde. Zihnimdeki her şey gibi. Yirmi yıllık koca dünya yıkılıp yepyeni bir dünya kuruluyor sanki. Hiçbir taşın, hiçbir tuğlanın yeri eski yeri değil. Hiçbir taş ve tuğla da eskiden oldukları taş ve tuğlalar değiller. Renkler, kokular, tatlar, duygular bile farklı. Yirmi yıl boyunca hayatımın ulaşmaya çalıştığı noktadayım ve o nokta olması gerektiği gibi değil ve başka olabileceği bir şey yok. Yeni bir nokta lazım. Yeni bir yol. Yeni bir hayat. Ve bunun için silkelenmem lazım. Ama nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Ama bu kararı vermek de bir başlangıç. Bırakmak lazım sadece. Gitmesine izin vermek. Uçan balon gibi yok oluşunu izlemek ve bir yerlerde mutlu olduğunu hayal etmek gerek. Aptallıklarımla, hatalarımla barış sağlamak ve onları da kucaklamak gerek. Onları da sevmek gerek. Yoksa bırakamam.<br />
Bu da marşım olsun:<br />
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=WbN0nX61rIs&ob=av2e">http://www.youtube.com/watch?v=WbN0nX61rIs&ob=av2e</a>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-16313815792516472442012-04-27T11:00:00.002+03:002012-04-27T11:00:16.148+03:00UyandımEğer üzerimde etki bırakacak bir rüya görürsem "Çok şükür rüyaymış!" cümlesi dökülür dudaklarımdan uyanır uyanmaz. Hep kabus görürüm ben.<div>
Bugün "Lanet olsun, rüyaymış." dedim uyandığımda. Lanet olsun, rüyaydı.</div>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-82259646043661386282012-04-20T00:08:00.001+03:002012-04-20T00:09:09.850+03:00Nehir<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="http://www.youtube.com/embed/b1rdN-Dk-cI" width="420"></iframe><br />
<br />
<i>Nehir zihnimde akıyor</i><br />
<div class="MsoNormal"><i>Siyah dalgalar yaşım kadar kıvrılıyor<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Uzun bir sürenin ardından yorulduğumda<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Hayallerimi nehirde yüzdürüyorum<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Neşeli çocukluk günleri</i></div><div class="MsoNormal"><i><o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Şimdi, zorlu yolumda, ağır bir yük<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Biraz biraz gözyaşlarımı akıtırsam<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Kendimi unutmak için<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Nehir kenarında</i></div><div class="MsoNormal"><i><o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Bir yerlere istiflenecekler<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Bomboş bir şekilde bir gün daha yaşayacağım<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Tüm hayallerimi nehirde bıraktım<o:p></o:p></i></div><div class="MsoNormal"><i>Ve küçük bir ada oldular</i></div><div class="MsoNormal"><i><br />
</i></div><div class="MsoNormal">Bu gece sesin daha bir güzel Lee Juck.</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><span style="font-size: x-small;">Ve çevirinin çevirisi bu kadar oluyor. İdare edin.</span></div>Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-24617678756211925952012-04-18T19:57:00.001+03:002012-04-18T19:57:47.358+03:00Something this right, can never be wrong...Mutlu sonların varlığına inanıyorum hala. Gerçeklik yüzüme vuruldukça daha da hayal kurasım geliyor. İçimdeki hayalperest ölmüyor. Bir gün kazanacağına o kadar inanıyor ki, hiçbir gerçek onun coşkusunu dindiremiyor. Ne kadar imkansız olursa olsun, ben inanıyorum hayallerime. Hissettiklerimin doğruluğuna inanıyorum. Tüm hücrelerim aksini haykırırken ben nasıl zihnime zorla sokulmaya çalışan "gerçeğe" inanabilirim ki? Hissediyorum işte. Doğru işte.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-87755114915048121412012-04-16T22:04:00.000+03:002012-04-16T22:04:35.222+03:00Eski yazılar...Eski yazılarıma bakıyorum da, bazen saklanacak köşe arıyorum kendime utancımdan. Ama silemiyorum da onları. Çünkü onlar da bendim. Onları yazarken o zaman gurur duymuştum yazdıklarımla. Şimdiki yazdıklarım da bundan birkaç sene sonra kaşlarımı çatmama neden olacak muhtemelen. Değişim hiç bitmiyor çünkü. Her geçen gün hayata başka bir açıdan bakmamızı sağlıyor.<br />
O duygular şimdi komik gelse de o zamanlar gerçekti. Bu yüzden kıyamıyorum o yazılara. Kalsınlar orada. Gurur duyuyorum onlarla da. Bugün olduğum kişi olmam için o noktalardan geçmem gerekiyordu. Yedi yaşında günlüğüme yazdığım "Kaya bana şeker verdi. Yoksa beni seviyor mu?" cümleleri gibi içten hepsi. "Hehe, ne şekermişim." diyeceğim birkaç yıl daha geçtikten sonra onlar için de.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7819195171234196328.post-64558785856023943522012-04-16T19:15:00.001+03:002012-04-16T19:15:53.928+03:00Küçük Prens defterime yazmaya başlayacağım artık.Yunahttp://www.blogger.com/profile/17000419452652392699noreply@blogger.com0