3 Eylül 2008 Çarşamba

Kıskançlık Hakkında Eski Bir Yazım

Bu benim epey eski bir yazım. Eski bloguma bakarken gördüm. Bayağı emek vermişim bari buraya da yapıştırayım dedim. :D

***

Kıskançlık
Neden bu konuya değiniyorum bilmiyorum.
Şu sıralar hayatımda çok bulunduğu için belki de.
Ben birilerini kıskanıyorum, birileri birilerini kıskanıyor. Bu böylece uzayıp gidiyor. Kimse elindekilerden memnun değil.
Ama kıskançlık sadece maddi değildir ki. Ruhsal bir kıskanma da vardır. Ve bunda elindekilerden memnun olmama diye bir şey söz konusu değildir. Çünkü elinde bir şey yoktur. Olay elle tutulur bir şey değildir. Duygularla yaşanır çünkü.

Benim değinmek istediğim kıskançlık da bu duygu kıskançlığı. Ne yazacağımı bilmiyorum ama yazdıkça ilerleyecektir muhtemelen. Konuyu sorular halinde inceleyeceğim.

Neden Kıskanırız?
Genel olarak sahip olmadığımız ama olmasını istediğimiz bir şeyin başkasında olmasıdır. Ama bir de sahip olduğumuz bir şeyi paylaşamamak vardır. Sadece kendimize ait olsun isteriz. Bencilliktir biraz da. Ancak kimse bizim bencilliğimizi takmaz. Paylaşmak zorundayızdır. Hoşumuza gitsin veya gitmesin... Paylaştığımız şey onda daha fazla kalmış, bende daha fazla kalmış; aslında kıskançlık burdadır paylaşamamaktan ziyade. O şeyin kendimizde daha fazla kalmasını isteriz. Bu herkesin içinde olan bir şeydir. Önüne geçilemez mi? Geçilemez ama dizginlenebilir. Ancak bununla birlikte bencillik de dizginlenmeli.

Neden Benciliz?
Güzel bir soru sordum kendime. Cevaptan ben de emin değilim. Eskiden insanların daha verici, daha düşünceli olduğu söylenir. "Devir değişti. Zamane gençleri hep kendini düşünüyor." diyenlere ne çok kızarız. Peki ya haklılarsa? Ya gerçekten her atlanan nesilde biraz daha bencilleşiyorsak? Nedeni? Kim bilir... Yetiştirilme tarzı desek, herkes bir üsttekinden öğrendiğini yapıyor. E hepsi öyle yapsa nasıl değişiriz ki? Bir kopma noktası var demek ki... Ama bunu kendim bulacağımı sanmıyorum. Neyse fazla bencilliğe açılmayayım. Konumuz kıskançlık. Sahip olmak istediğimiz şeye yalnızca biz sahip olmak isteriz veya o şeyin üzerinde daha çok hüküm sürmek isteriz. ("Şey" sözcüğünü kullanmayı pek sevmem ama bu konuda çok gerekli oluyor.) Bu bencilliktir. İstediğimiz her şey bize verilmiştir, paylaşmayı öğrenememişizdir bencilleşmişizdir. Herkeste vardır. Bütün kötülükleri barındırır insanlar ama unutmamalı ki bütün iyilikleri de barındırırlar. (Tamam, felsefeyi de yaptık.)

Kıskançlık Türlere Ayrılır Mı?
Bence ayrılır. Haklı (doğru sözcük bu değil) kıskançlık vardır ve haksız, tamamen gereksiz kıskançlık vardır. Bunlar da kategorilere konur: İçte yaşanan ve dışarı vurulan. Dışa vurulan da kategorilere ayrılır: Zarar veren ve zararsız. Daha da altlara inebiliriz. Bir de en önemlisi paylaşamama ve sahip olma isteğidir. Diğerleri zaten bu ikisinin alt kategorileridir. (Kategori sözcüğünden nefret ettim.)
Beni en çok uyuz eden gereksiz kıskançlıklardır. İçte yaşanan veya dışa vurulan olarak ikiye ayrılsa bile, ikisi de yeterince uyuzdur. Dışa vurulandan ise nefret ederim.
Örneğin; bir kişinin kıskanmaya hiç mi hiç hakkı olmadığı bir konu vardır. Tamamen özel bir meseledir ve kendisinin olayla alakası yoktur. Buna rağmen onunla paylaşılmadı diye kıskanır. Daha sonra bunu yüksek sesle dile getirip bir de saatlerce tavır alır. İşte bundan nefret ederim. (Düşündüm de zamanında ben de böyleydim! )

Kıskançlığın Getirdiği Zararlar Nelerdir?
1-
İnsanın kendisine zarar verir. İçten içe parçalar.
2-
Kıskanılan kişiye zarar verir. Dışa ister istemez vurulduğunda (yüzüne söyleyerek veya tavırlarıyla belli ederek) arkadaşlığı da zedeler.
3-
Gereksiz yere enerji, göz yaşı ve sözcük harcanır. Harcadığımız her enerji zararımıza. Küresel ısınma diye bir şey var, değil mi? Cox cox yani! (Bu da dilimizdeki yozlaşmaya bir örnekti. )

Kıskançlık Nasıl Dizginlenir?
Eğer bu paylaşamama kıskançlığı ise paylaşmayı öğrenmek lazım. Bir şeye tamamen kendimiz sahip olamayız. Paylaşmayı öğrenmek zorundayız. Aksi takdirde kıskanıp durur, sürekli kendimizi ve başkalarını yıpratırız.

Sahip olmadığımız bir şeye sahip olma isteğiyse bu, bunu dışarı vurmamak lazım. Çünkü yine zararlara neden olur. Dışa vurup karşımızdakine zarar vermektense, kendimizdeki iyi özelliklere yoğunlaşmamız lazım. İlk başta kolay olmayacaktır. Karşınızdaki kişinin karşısında ezilmiş hissedebilirsiniz. Hiç bir iyi özellik bulamazsınız kendinizde. Oysa içinizde öyle nimetler barındırıyorsunuzdur ki... Onları dışarı çıkarmasını bilin. O zaman karşınızdakini o kadar kıskanmazsınız.

Gereksiz kıskançlığa gelince... Az önce çok mantıklı açıklamalar yaptım. Ancaaaaak, bu konuya gelince sakin olamıyorum.
Ne oluyor kardeşim? Sana ne? SA-NA NE? Bizim özelimiz değil mi? Hadi anladık, merak ettin veya bizle olmak istedin. Biz de kabul etmedik. Çok da yakın değiliz ki! Eğer yakınımız olsan, bilmeye hakkın olsa da biz seni uzaklaştırsak tamam. Ama hakkın yok ki... Bütün gün trip yapmaya hiç mi hiç hakkın yok! Yok siz şöyle yaptınız, beni dışladınız diye bir şey söyleyemezsin! Bu hakkı sana kimse vermedi! Boşuna kıskançlık yapıp kendini hırpalayabilirsin ama dışarıdan sadece komik, ezik ve ... kıskanç biri gibi görünüyorsun. Herkes sana gülüyor ve kızıyor! Çünkü hakkın olmayan şeyler üzerinde hakkın varmış gibi davranıyor, daha sonra da bu konuda dışlandığında karşındaki suçluymuş gibi davranıyorsun!
Bu son paragraf özel bir kişiye değildi. Geçmiş yıllardan bir kaç kişiye...

Son Olarak...
Ben de kıskanmıyor muyum? Şu sıralar, hem de nasıl! Aslında başta da belirttiğim gibi beni bu yazıyı yazmaya iten de kendi kıskançlığımdı daha çok... Aslında bakıyorum da, soru sorarak düşünmek gerçekten işe yarıyor. Ne mutlu bana bunu başardım. Ve sanırım kendi kıskançlığımı dizginlemekle ilgili bir şeyleri de kendim keşfettim. Benim gibi hayat tecrübesi sadece 15 yıl, o da tam 15 değil, olan birisine kulak verin demiyorum... Buradakiler tamamen kendi düşüncelerim. Bana mantıklı geldi...

İyi akşamlar.

4 yorum:

Mr Croft dedi ki...

Psikolog oyq :W :D

Hoş bir yazı olmuş.Kıskanmak hoş bir şey değil.Benim de başıma bela olur bazen.Keşke hiç olmasa.Allah kahretsin kıkançlığı :P

Bencillik rulz :W

Öyle harfler veriyorki blogun yazımı yayınlayamıyorum yani.Rapidshare ile yarışıyorsun :D

Adsız dedi ki...

Seven veya hedefine ulaşmak isteyen biri için en baş belası durumdur kıskanmak...

Çaresi olmayan sayılı dertlerdendir... Elde etsen de, etmesen de kıskanırsın; kaçış yoktur...

Zaten sen çok güzel açıklamışsın. Eline sağlık.

Bu arada Gülfer sürekli bahseder sizin gruptan fakat bana yorumlarımla daha çok katılmamın iyi olacağını söyledi, bi şeyler yazayım dedim ben de :D Kadir ben, bahsetmiştir Gülfer sık sık.

Yuna dedi ki...

Rapidshare'in kedilerini geçmem mümkün değil. :D Benim de zamanında çok başıma bela oldu bu duygu. Şimdi kendimi frenleyebiliyorum az çok ama yine de bazen mümkün olmuyor. :D

Ve Kadir, evet Gülfer bahsediyor senden. :D Yorumun için çok teşekkür ederim. :D Gerçekten bazen kaçış olmuyor.

JuliaChang dedi ki...

Maalesef en yakın arkadaşlar arasında çok görülüyor kıskançlık. Mutlaka biri diğerinden üstün olmaya çalışıyor... Şu ana kadar en yakınım dediğim kişilerle hep bu kıskançlıklar yüzünden aram bozuldu. Neyse ki, ben dostlarıma ihanet etmiyorum :D en azından kıskandığımı hissettiğim an o duygudan uzaklaştırabiliyorum kendimi. Bu sadece üstün olma duygusundan kaynaklanıyor fakat bir insan dostunun üstün olmasını neden çekemesin ki? xD
Yakınlarımı geçersem, bir şeye dikkat ettim. Havalı insanları kıskanabiliyorum! Aynı imkanlara sahip fakat hava atmayan kişileri asla kıskanmıyorum, çünkü onlar bunu HAK ETMİYORLAR gerçekten... =)
Neyse, bu konu müthiş dallanıp budaklanıyor cidden :D Bu arada hoşgeldin Kadir :D