21 Mart 2009 Cumartesi

"Hayatta iki şeyi çok istedi. İkisini de gerçekleştirmekte başarısız oldu."

Bu iki cümle Melodi'nin kulaklarında yankılanıyordu. Melodi belki ömründe ilk kez duvarların üstüne doğru geldiğini hissetti. Nefes alamıyordu. Öfkeliydi, çok öfkeliydi. Ama bağıramıyor, bu öfkeyi kusamıyordu. Çünkü hakkı yoktu. Çünkü bu iki cümle... doğruydu. Çok geçti artık. Çok vakti olmuştu gerçekleştirmek için. Çok fırsatı olmuştu. Oysa o hep ertelemiş, vaktin azaldığını fark edememişti. On altı yaş neydi ki? Gerçekleştirmek için önünde koca bir ömür vardı diye düşünüyordu. Bir şeyi hesaba katmamıştı.

Ultimecia. Bir insanın, veya herhangi bir canlının, karşılaşabileceği en korkunç kişi. Ve nasıl bir kara talihtir ki oynamak için kendine Melodi'yi seçmişti. Vahşi hırsını tatmin edebilmek için Melodi'yi kullanmak en büyük eğlencesiydi.

Melodi ömrü boyunca bu kadar aşağılandığını hatırlamıyordu. Hatta bu anda daha önce hiç aşağılanmamış olduğunu fark etti. Şu ana kadar üzüldüğü hiçbir şey bu an kadar gurur kırıcı olmamış, Melodi kendini hiç bu kadar aşağılık hissetmemişti.

Kafa tutmuştu Ultimecia'ya yıllar önce. Ultimecia onun büyük, harika görünen hayallerini almış bir çöpe dönüştürüp gözüne sokmuştu Melodi'nin. Ama Melodi pes etmemişti. Gerçekleştirecekti hepsini.

Ama işte yıllar sonra Ultimecia karşısındaydı. Ve elinde Melodi'nin hayatını anlatan kağıdı tutuyordu. Melodi için hiçbir şeyin önemi yoktu artık. Hayallerini gerçekleştirmek için önünde uzanan ömür beş para etmiyordu. Bir kere daha Ultimecia'nın ayakları altındaydı.

Üstelik bu sefer Ultimecia onu yere düşürüp, tekmelemekle yetinmemişti. Bu sefer Melodi'nin kafasını ezmişti. Daha da kötüsü, buna rağmen Melodi hâlâ hayattaydı. Ultimecia'nın zafer dolu bakışlarına maruz kalmak işkencesini çekmek zorunda kalmıştı. Bugünden sonra her şey gerçekleşse ne olurdu? Gerçi Melodi için artık bugünden sonrası yoktu... Bu kocaman salondan, Ultimecia'nın şeytani ve delici bakışlarından kaçmayı başardığı anda kendi canını karşısına çıkan ilk yöntemle alacaktı.

Nefes almaya çalıştı. Buradan çıkmalıydı. Bu odadan, bu hayattan...

"Hayatta iki şeyi çok istedi. İkisini de gerçekleştirmekte başarısız oldu."

Her şey için çok geçti...

Tam o sırada Melodi, veya yıllar önce inkâr etmeyi bıraktığı adıyla Öykü, sıcak yatağında gözlerini açtı. Zar zor soluk alıyordu. Her şeyin farkına vardığında derin bir oh çekti.
Ultimecia yoktu. Onu yıllardır görmüyordu. Ve eğer şansı yaver giderse bir daha görmek zorunda da kalmayacaktı. Salon yoktu, kağıt yoktu, Ultimecia yoktu. Yine de... Bir ihtimal...

Melodi karar verdi. Bugünden itibaren hiçbir şey onu hayallerinden yıldırmayacaktı. Ultimecia ile karşılaşacağı gün Ultimecia'nın değil onun zafer günü olacaktı. Bir daha asla kendini ezdirmeyecekti. Çok geç değildi. Eğer işe bugün başlarsa Ultimecia ile karşılaştığında başı dik olacaktı. Artık ertelemek yoktu. Çünkü Ultimecia ertelemiyordu. O büyük hazzı yaşayacağı günü içten içe bekliyordu. Karanlık kraliçe, şeytani büyücü...

"Hayatta iki şeyi çok istedi. İkisini de gerçekleştirmekte başarısız oldu."

Çok beklersin bunu söylemeyi!

Hiç yorum yok: