31 Mart 2009 Salı

The Blower's Daughter



Çok seviyorum bu şarkıyı. Çok...

Lunapark

İşte dünkü lunapark eğlencesinden bir video. :D Aslında anlatacak çok şey var lunapark hakkında. Özellikle Ranger'da herkesin fırlattığı küfürler gibi. :D Ama anlatmaya üşeniyorum.

Zaten dişlerim ağrıyor. Yedi dolgu ve bir kanal tedavisi beni beklemekte... Neyse videoyu izleyin siz. :D


30 Mart 2009 Pazartesi

Doğum Günü

Bugün Minik'imizin doğum günü. :D Süper bir parti yaptık. Lunapark'a gittik sınıfça. :D Ayrıntılar daha sonra ama burda yine kutlayayım dedim doğum gününü.

İyi ki doğdun Minik!

İyi ki doğdun... :D

21 Mart 2009 Cumartesi

"Hayatta iki şeyi çok istedi. İkisini de gerçekleştirmekte başarısız oldu."

Bu iki cümle Melodi'nin kulaklarında yankılanıyordu. Melodi belki ömründe ilk kez duvarların üstüne doğru geldiğini hissetti. Nefes alamıyordu. Öfkeliydi, çok öfkeliydi. Ama bağıramıyor, bu öfkeyi kusamıyordu. Çünkü hakkı yoktu. Çünkü bu iki cümle... doğruydu. Çok geçti artık. Çok vakti olmuştu gerçekleştirmek için. Çok fırsatı olmuştu. Oysa o hep ertelemiş, vaktin azaldığını fark edememişti. On altı yaş neydi ki? Gerçekleştirmek için önünde koca bir ömür vardı diye düşünüyordu. Bir şeyi hesaba katmamıştı.

Ultimecia. Bir insanın, veya herhangi bir canlının, karşılaşabileceği en korkunç kişi. Ve nasıl bir kara talihtir ki oynamak için kendine Melodi'yi seçmişti. Vahşi hırsını tatmin edebilmek için Melodi'yi kullanmak en büyük eğlencesiydi.

Melodi ömrü boyunca bu kadar aşağılandığını hatırlamıyordu. Hatta bu anda daha önce hiç aşağılanmamış olduğunu fark etti. Şu ana kadar üzüldüğü hiçbir şey bu an kadar gurur kırıcı olmamış, Melodi kendini hiç bu kadar aşağılık hissetmemişti.

Kafa tutmuştu Ultimecia'ya yıllar önce. Ultimecia onun büyük, harika görünen hayallerini almış bir çöpe dönüştürüp gözüne sokmuştu Melodi'nin. Ama Melodi pes etmemişti. Gerçekleştirecekti hepsini.

Ama işte yıllar sonra Ultimecia karşısındaydı. Ve elinde Melodi'nin hayatını anlatan kağıdı tutuyordu. Melodi için hiçbir şeyin önemi yoktu artık. Hayallerini gerçekleştirmek için önünde uzanan ömür beş para etmiyordu. Bir kere daha Ultimecia'nın ayakları altındaydı.

Üstelik bu sefer Ultimecia onu yere düşürüp, tekmelemekle yetinmemişti. Bu sefer Melodi'nin kafasını ezmişti. Daha da kötüsü, buna rağmen Melodi hâlâ hayattaydı. Ultimecia'nın zafer dolu bakışlarına maruz kalmak işkencesini çekmek zorunda kalmıştı. Bugünden sonra her şey gerçekleşse ne olurdu? Gerçi Melodi için artık bugünden sonrası yoktu... Bu kocaman salondan, Ultimecia'nın şeytani ve delici bakışlarından kaçmayı başardığı anda kendi canını karşısına çıkan ilk yöntemle alacaktı.

Nefes almaya çalıştı. Buradan çıkmalıydı. Bu odadan, bu hayattan...

"Hayatta iki şeyi çok istedi. İkisini de gerçekleştirmekte başarısız oldu."

Her şey için çok geçti...

Tam o sırada Melodi, veya yıllar önce inkâr etmeyi bıraktığı adıyla Öykü, sıcak yatağında gözlerini açtı. Zar zor soluk alıyordu. Her şeyin farkına vardığında derin bir oh çekti.
Ultimecia yoktu. Onu yıllardır görmüyordu. Ve eğer şansı yaver giderse bir daha görmek zorunda da kalmayacaktı. Salon yoktu, kağıt yoktu, Ultimecia yoktu. Yine de... Bir ihtimal...

Melodi karar verdi. Bugünden itibaren hiçbir şey onu hayallerinden yıldırmayacaktı. Ultimecia ile karşılaşacağı gün Ultimecia'nın değil onun zafer günü olacaktı. Bir daha asla kendini ezdirmeyecekti. Çok geç değildi. Eğer işe bugün başlarsa Ultimecia ile karşılaştığında başı dik olacaktı. Artık ertelemek yoktu. Çünkü Ultimecia ertelemiyordu. O büyük hazzı yaşayacağı günü içten içe bekliyordu. Karanlık kraliçe, şeytani büyücü...

"Hayatta iki şeyi çok istedi. İkisini de gerçekleştirmekte başarısız oldu."

Çok beklersin bunu söylemeyi!

16 Mart 2009 Pazartesi

Doludizgin Yıllar

Türk dizilerine pek bir hayranlığım yoktur. Hatta bir süredir yabancı dizi de izlediğim söylenemez. (Ama bir ara epey çok izliyordum o ayrı.) Ve düzenli olarak bir Türk dizisi takip etmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Anneanneme yerleştiğimiz ilk günlerde TRT'yi izlerken Doludizgin Yıllar'ın birçok bölümünün bir arada olduğu bir özeti izleyince bu durum değişti. Dizide sürekli geçen bir sözcük grubu bu diziyi güzel tanımlıyor: "Bir değişik bir" dizi... :D

Bu diziyi benim için bu kadar özel kılan ne bilmiyorum ama ne zaman izlesem yüzümde koskocaman bir gülümseme olduğunu fark ediyorum. Ve bu benim için sıradışı bir durum. Çok gülerim ben, çok kahkaha atarım ama böyle sıcak, içten bir gülümseme her zaman içimden gelen bir şey değil. Bu dizi ile yeniden gülümsemeyi hatırladım sanırım.

Bir ara dizi bir sapıttı gibi oldu birkaç bölüm, ama sonra şu son iki-üç bölümde yeniden özüne döndü ve ben yine huzur buldum. Her bölümde çok güzel bir şarkı veya şiirin bulunması da ayrı bir tat. Bu bölümde küçükken idollerim olan Oya ve Bora'nın bir şarkısının çalmasıyla bölüm çok daha özel oldu. (En güzel bölümlerden biriydi zaten. :D)

Normalde bir dizi için böyle yazılar yazmam ama bu diziyi gerçekten seviyorum ve gerçekten beni mutlu ediyor. Umarım hiç değişmez. Hep bu samimi, sıcak, eğlenceli çizgide devam eder. Ben ve benim gibiler de gülümsemeye devam eder böylelikle...

Tasvir-i Şikayet

Yeri delen yıldırımlardan bihaber bacakların
Karabiber tozu yutmuş gibi bi hoş dudakların
Buruna bak da etkilenme, kaf dağında pencere
Ama üzülme, yine süzülme çünkü sen bi tanesin.

Ele güne nispet yapar gibi çökünce rehavet
Yaradılışta istiare var, rüyada keramet
İnadının neticesi, eğer koparsa kıyamet
Ama üzülme, yine süzülme çünkü sen bi tanesin.

Azar azar yaşar durur hayatının tamamını
Deli dolu gülüşlerinde raks eder zamanını
Bir iki tatlı söz çeler başındaki darağacını
Ama üzülme, yine süzülme çünkü sen bi tanesin.

Gerekiyorsa fırtına, aksi halde bir atalet
Semeresi çalışmanın, bu yaşta kış kıyamet
Sana sitem serzeniştir, bu tasvir-i şikayet
Ama üzülme, yine süzülme çünkü sen bi tanesin

Bora Ebeoğlu

Oya & Bora (Grup Denk)

10 Mart 2009 Salı

Resident Evil 5 - Yılan Avı

Bugün Rıdvan ve Damla bize geldi. Ve saatlerce RE5 oynadık. :D Ancak iş yılanlı bir sahneye geldiğinde (orayı daha önce oynamıştım, neredeyse ağlayacaktım) oyunda tıkandık ve Rıdvan bir süre yılan kovalamak zorunda kaldı. :D Yılan fobisi kötü bir şey... Damla ona yardım etmeye çabalarken, kardeşim de saçma sapan sorular soruyordu. :D

İşte video aşağıda. Videonun yılan kovalamayla ilgili büyük bir kısmında ben yılnanın sesini duymamaya çabalamakta ve gözlerimi ellerimle sımsıkı kapamış durumdayım. Ancak arada göz ucuyla bakıyorum. :D En sonunu gözüm kapalı oynamam da ayrı bir olay. :P

Sesi çok az videonun. Bu nedenle sesi açmanız gerekiyor. :D

2 Mart 2009 Pazartesi

Spoilerkolik

Yapmayacağım, bakmayacağım, izlemeyeceğim, duymayacağım, okumayacağım dedim. Ama spoilerın tadını bir kere alınca bırakamıyor insan. Resident Evil 5'in senaryosunu neredeyse oturup yazacağım! Sonu hariç -EH BİR ZAHMET ONU DA ÖĞRENMEYİVER ÖYKÜ- tabii... O konuda da isabetli olma ihtimali epey yüksek olan tahminler okudum.

Ama artık son. Bitti! Bugün izlediğim 15 dakikalık video yetti de arttı bile. Resident Evil 5 çıkana kadar spoiler yok! Yasak! Harry Potter'ın 7. kitabındaki irademe şaşıyorum cidden. O iradeyi henüz başka hiçbir şeyde gösteremedim. Ama Resident Evil 5'te göstereceğim! (Artık irade gösterecek ne kaldıysa öğrenmediğim!) Az kaldı Öykü, az kaldı... Dayan dayan dayan...

GittiGidiyor.com'a üye oldum bugün. 135 liraya mı ne buldum oyunu. Ama 9'unda stoklarında olacakmış. NTSC kokuyor. Satıcıya mesaj attım. Yanıt bekliyorum. Eğer PAL ise hemen sipariş vereceğim. Artık dayanamıyorum. Dayanabilecek olsam Play-Asia'dan Collector's Edition alacağım ama ı-ıh dayanamıyorum. Geçen gece rüyamda gördüm oyunu. Kutuyu tuttum elimde!

Annem gidişatımın iyi olmadığını söylüyor. :D Çünkü sürekli onun yanına gidip kıvranıyorum, "Anneeeee, Resident Evil 5 çıkacaaaaak!" şeklinde.

Sipariş vermeliyim. Satıcı çabuk yanıt verse bari. Dud dud... (Şarkı mırıldandım.) RE3 oynayayım ben evet. :D

Ne zamandır MSN'e de girmiyorum. Girmeliyim bir ara. Neyse... :D

(Son zamanlarda RE'den başka konuda yazmıyorum nedense. Bir de FF haberi o zaman;
Level'da 4 sayfa FFXIII yazısı varmış. Şu RE5'in parasını çıkarayım aradan, büyük ihtimalle alacağım dergiyi. Normalde OGZ alıyorum ama -yani bu ay yine OGZ de alacağım- bu ay bir de Level alacağım mecbur. FFXIII yani!!!! Neyse, ne uzun parantez içi oldu bu. Bundan kısa blog yazılarım olduğuna bahse girerim.)

Neyse görüşürüz günlük! :D