14 Mayıs 2010 Cuma

Ve Lise Biter...


Dört yıl önce, lisedeki ilk günlerimden birinde eski blogumda ilk izlenimlerimi yazmıştım.

Ben bir Lise 1 öğrencisi olarak "lise" hakkındaki izlenimlerimi anlatmak istiyorum.
Öncelikle; eğer sekizinci sınıftaysanız ve OKS'ye hazırlanmaktan bunalıyorsanız, lisede rahatlayacağınızı düşünüyorsanız HİÇ düşünmeyin.
Bu yıl OKS'ye çalışmadığım kadar çalışıyorum. Yazılılara çalışmak kesinlikle ölüm. Hele bir de hiç bir şey anlayamadığımız öğretmenler var ki sormayın!
Ailem bir yandan dersler bir yandan neredeyse kafayı yeme aşamasına geldim. Bakırköy'de yerimi ayırtın bir zahmet.

Derslerin sıkıcılığı, hocaların uyuzluğu bir yana; bir de lisede yok onunla çıkayım, yok bununla çıkayım olayı var. Hemen hemen herkesin çıktığı birileri var. Üstelik bu kişilerin hepsinin birbirini tanıyarak çıkmaya başladığını da sanmıyorum. İnsanlar "açıkta kalmamak" için birileriyle çıkıyor.
İnsanlar dış görünüşlerine göre yargılanıyor.
Kısaca lisede çok "yüzeysel" bir bakış açısı var.

Ama yalnız değilim aslında. Okula başladığımda tek çatlak ben mi olacağım, diye az düşünmedim. Kura ile sınıfımızı belirledik. (Dört yıllık arkadaşımla aynı sınıfa düştük.) İlk haftanın sonunda herkes anladı ki, kura ile değil özellikle belirlenmiş sınıf. Çünkü HERKES birbirinden çatlak. Hiç yabancılık çekmedim yani. Gerçi sınıfta bir kaç tatsız karakter yok değil. Ama yine de hiç biri kötü değil. Hepsiyle sınıf arkadaşlığım güzel.

Neticede lise hayatı böyle değişik. Nedense nefret edemiyorum ama... Ama bir şeyler eksik. Ne olduğunu bilmiyorum... İlerde öğreneceğim sanırım...


Şimdi ise son günlerim.
Bu okulu ilk kazandığımda hüngür hüngür ağlamıştım. Gözyaşlarım boşunaymış.
Hayatımın en güzel dört yılını burada geçirdim. Çok kötü anılarım da oldu. Okula gitmemek için hasta taklidi yaptığım, hocalarla kavga ettiğim oldu. Yine de hiçbir şeyi bu dört seneye değişmem.
Bir şeyler eksik demişim eski yazımda... Hiçbir şey eksik değil artık. Sınıf arkadaşlarımla her şey bir bütün. Tatsız karakterler mi? Hiç kimse tatsız değil... Dört senede o kadar şey paylaştık ki, kardeş gibi olduk. Belki biraz klişe gelecek ama öyle. Diğer sınıflar öyle değil mesela, herkes kendi grubuyla geziyor.
Ama benim sınıfım her sabah ilk teneffüste otuz kişi kantine inip kahvaltı yapan bir sınıf.
Birinin doğum günü olduğunda asla söylenmeden, büyük bir istekle doğum günü için para katan bir sınıf.
Birinin başına bir şey geldiğinde hep birlikte üzülen, birisi sevinince hep birlikte sevinen bir sınıf.
Ya da öyleydi...
Artık yok.

Yarın ben de okuluma son defa okul kıyafetiyle gideceğim. Yazacak milyonlarca şeyim var aslında ama bir önemi yok onların. Çünkü her şey bitti gitti artık zaten. Her gün boş sıraları gördükçe ağlıyorum. Erken gidenler çok şanslı... Sınıfın o buruk haliyle yüzleşmek zorunda değiller.
Teneffüslerde video izleteceğim bir Damla yok artık yanımda.
Sürekli arkasına dönüp beni izlediği için kızabileceğim bir Iraz da yok.
Derslerde sürekli sırtımı sıvazlayıp "Naber birader?" diyen Rıdvan da yok.
Ne Samet bateri çalıyor kafamda, ne Minik gelip "Öykü, Hello Baby'nin onuncu bölümü çok komik," diyor.
Tugay'ın kimsenin ses çıkarmadığı sınıfta uğultu etkisi yaratan fısıltısını bile özlüyorum.
Ve daha iki hafta oldu sınıftakiler rapor almaya başlayalı.

Küçüklüğüm geliyor aklıma.
Babam, annem ve ben bir yere gidiyoruz. Nereye bilmiyorum. Daha dört, beş yaşlarında falanım. Annem ve ben arabanın arka koltuğundayız. Camdan dışarı bakıyorum. Onlarca kuş havalanıyor birden.
"Anne, bak ne kadar kuş var!" diyorum.
Annem gülümsüyor.
"Okula başladığında senin de o kuşlar kadar çok arkadaşın olacak," diyor.
Çok mutlu oluyorum. Çünkü o güne kadar hiç arkadaşım olmamıştı. Hep evde, tek başına hayalleriyle oynayan bir kızdım. Kimse sevmezdi beni nedense. Hayali köpeğim Bobby garip gelmiş olabilir onlara... Bilmiyorum.
Sonra okul başladı. Kuşlar aklımdan hiç çıkmadı...
Ancak bir, iki, üç diye seneler geçerken, arkadaşlarım bir elin parmaklarını geçmek bilmedi.
Artık hayallerim kalmamıştı kuşlarla ilgili.
Ama lisede hepsi değişti.
Küçük kızın hayali gerçek olmuştu. Bir sürü arkadaşı vardı şimdi. Bir sürü kuş...
Gerçekleşen hayaller unutulmaz.
Sizi unutmayacağım 12/A.



İdareden çalınan çiçek. Şu anki hali dört-beş yapraktan ibaret. Epey iyi bakmışız...




Bu da uzun saçlarımın anısına...

Hiç yorum yok: