19 Ekim 2009 Pazartesi

Gülşen'in değişmesi hiç sorun değil ama...

Bugün Doludizgin Yıllar yeni sezona merhaba dedi. Bugünü uzun zamandır bekliyordum doğrusu. Gerçekten uğrunda vakit harcadığıma en çok değen dizilerden biri olarak düşünüyorum çünkü onu. Daha önce de bahsetmiştim zaten. Gülşen karakterini Selen Seyven yerine yeni birinin oynayacağını öğrenince önce şaşırmış ama sonra umursamamıştım. Dizi aynı tempoyla, aynı çizgide ve en önemlisi aynı ruhta devam ettiği sürece Gülşen'i oynayan kişinin değişmesi çok da önemli değildi.
Bugün koştur koştur eve gelip açtım diziyi. Tabii benim rezil dershane sınavım nedeniyle başını kaçırmıştım. Artık başını kaçırdığımdan mıdır nedir... Hiç mutlu olmadım ilk izlerken.
Çok zorlama geldi bana sahneler. Müzikler bile tamamen dizinin bildik müzikleri ama emanet duruyorlardı. Kendimi bir türlü diziye bağlayamadım. İçine giremedim dizinin. Adil Baba'nın çiftliğindeki atları ve yeşillikleri hissedemedim. Bir tek Bekir kalmış sanki aynı. Bir tek yine o gülümsetti beni. Ama o bile zorlama gibiydi sanki. Çünkü kahkaha atmadım eskisi gibi... Sadece gülümsedim. Ve sonra tam ısınmaya başlarken... Bölüm bitti! "Ne?!" diye kalakaldım ekranın başında.
Bu bölümün bu kopukluğunu yeni sezonun ilk bölümü olmasına, oyuncu değişikliği nedeniyle olan aksiliklere bağlıyorum. Doludizgin Yıllar'ın ruhunu kaybettiğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Hayatıma renk katan, beni mutlu eden, hayal gücümü zenginleştiren ufak şeyleri kaybetmeyi hiçbir zaman kolay kolay kabul edemem zaten.
Yine de hep bir değişik bir dizi olacak Doludizgin Yıllar, o ayrı. Çeşitli aşk kombinasyonlarının olmadığı tek dizi diyebiliriz.
Bu kadar şey söyledim ama...
Ama üzülme, yine süzülme, çünkü sen bir tanesin.

Hiç yorum yok: