13 Ağustos 2008 Çarşamba

Hayaller

Eskiden hayal kurmak yeterdi bana... Gerçek olmasına gerek yoktu, çünkü zaten gerçeklerdi! Başkaları bilmese de gerçekti...

Ama şimdi sadece hayaller. Gerçek olamıyorlar... Çabalıyorlar ama olamıyorlar. O nedenle de hayal kurmak yetmiyor. Yeterince mutlu etmiyor... Hep bir yanım buruk, neden gerçek değil diye.

Küçükken kurduğum hayaller, rüyalar şimdi bile bana gerçek geliyor. Hatta o zamanlar yaşadığım her şeyden daha gerçekler. Bir "melek" ile tanıştığım park... Hâlâ saatin kaç civarında olduğunu, güneşin batmakta olduğunu, çevredeki turuncu rengi hatırlıyorum.

Bir ağaç evim vardı benim... Hemen iki katlı büyük beyaz evimin yolunun aşağısındaki, o köşedeki büyük ağaçta. Gelen geçenleri izlerdim penceresinden.

Sürekli rüyalarımda bir yoldan giderdim küçükken. Arabayla devamlı oraya giderdik. Üstelik yol fizik kurallarına aykırı ilerlerdi ama yine de giderdik... Geçen sene yine gittim oraya. Ama artık vardığım yerde çiçekler yoktu, havuzun içinde balıklar yoktu. Nasıl bir çocukluk rüyası, tamamen unutmuşken, bu kadar acı bir şekilde su yüzüne çıkabilir?

Bırakmak istemediğim hayaller, rüyalar... O yağmurlu günü nasıl unutabilirim? Kim demiş gerçek değil diye, yağmurun beni ıslatışını çok iyi hissetmiştim. Sonra da nezle olmuştum...

Bütün bunları neden anlatıyorum bilmiyorum. Blogumu pek okuyan olmadığından herhalde... Ona güveniyorum. Gerçi ben bunları günlüğüme yazmaktan bile çekinirdim. Muhtemelen çokça saçmaladım yazıda... Hatta neden hâlâ yazmaya devam ettiğimi ve bu yazıyı silmediğimi merak ediyorum. Dünyamı paylaşırsam kutsallığını yitirir... Ama zaten yitirdi. Bu nedenle yazmamın bir sakıncası yok herhalde...

Keşke dünyamı geri kazanabilsem. Hayat daha güzeldi o zaman...

Hiç yorum yok: